
LİLİHT’ TEN ŞAHMARAN’A Mitolojilerdeki Özgür Kadınlar:


Mitolojik efsaneler ya da hikayeler çoğu zaman bize gerçekleri farklı bir dille anlatırlar. Mitolojik olayları, şahsiyetleri iyi çözümlemek tarih hakkında, toplum tarihi hakkında bir çok konuyu bilmemizi sağlar. Mitolojilerin güçlü öğretici yanları vardır. Bin yıllar boyunca insanlar kendilerini mitoloji ile ifade etmişlerdir. Dilleri şiirseldir, yaşanan olaylar efsaneler ile ifade edilir. Toplum kendi yaşadıklarını efsaneleştirir. Mitolojilerin kadın ve erkek kahramanları aslında toplumun birer parçasıdırlar. Toplumsal yaşanmışlıklardır mitolojik olaya damgasını vuran.
Mitolojik anlatımlarda en çok karşımıza çıkan bir kişi de Lilith’tir. Erkek düzenine boyun eğmeyen, özgür kadın kişiliğinden taviz vermeyen kadının mitolojideki kişileşmiş hali Lilith hakkında bir çok hikaye, olay anlatılır. İlk olarak MÖ.3500 yıllarında Sümer ve Babil mitolojilerinde Lamaştu olarak çıkar karşımıza. Kanatları olan dişi bir ifrittir yani kötü huylu bir cindir. Zaten cinlerin de Lilith’in Kızıldeniz ile birleşmesinden doğan çocukları olduğu belirtilir. Sümer inancında Lamaştu bebekleri kaçıran, onları yiyen ve yeni doğum yapmış kadınları öldüren bir varlık olarak anlatılır. Tanrılar tarafından lanetlendiği için kendisini kötülük yapmaya adamış, insan soyunu kurutmaya yemin etmiştir. Lilith’i kavram olarak incelersek birçok kelimenin kökü olan bir orijinalliğe sahip olduğunu görürüz. Örneğin; Sümerce lil hava demektir. Sümer mitolojisinin daha sonra baş tanrısı olan tanrı Enlil’in; adı En-tanrı, Lil- hava sözcülerinden oluşmuştur. Yine Lilitu; ruh, lulu; şehvet, lalu; lüks ve rahatlık, limnu; ise kötülük anlamına gelir. Buradan da anlaşılacağı gibi kök olan, biçim veren kadındır.
Lilith’in bu kadar karalanmasının sebebi, kadın öncülüğünde gelişen doğal toplum sisteminden egemen erkek öncülüğünde gelişen uygarlık sistemine geçişle bağlantılıdır. Özgür kadını ifade eden, bağımsız kadın kişiliğini, yaratımlarını ifade eden her şey kötülenmeye, lanetlenmeye başlanmıştır. Kadın değerlerini kendine mal eden uygarlık, kadının kendi değerlerini, yani toplumun değerlerini savunmasını karalamak istemektedir. Lilith’in kadın cinselliğinin aşağılanmasını, bereketin temsili olan kadın doğurganlığının erkeğin hükmüne verilmesini kabul etmemesidir onu bu kadar lanetli bir varlık olarak tanımlanmaya sebep olan. Erkeklerin ortaya çıkardığı hikayelerde o bir şeytan, lanetli bir varlıktır. Böylece şeytanın çıkışı da kadınla bağlantılandırılır. Çünkü erkek insana itaat etmeyen kadındır, yani Lilith’tir. Tek tanrılı dinlerde kendisinin ateşten, insanın ise topraktan yaratıldığını, kendisinin daha üstün olduğunu bu yüzden insana yani Adem’e secde etmeyeceğini söyleyen şeytan aslında kadındır. Şeytanın boynuzları kadının en bilinen sembollerinden olan ayın hilal halinden, renginin kızıllığı ise ateşten değil, kadının regl kanamasından gelmektedir. Bir çok tanrıça tasvirinde tanrıçalar güneş ve ayın birleşiminden oluşan bir taç takmaktadırlar. Kadına ait olan her şey, her sembol, biyolojik özellikler, kadın cinselliği, yaratımları lanetli bir olgu olarak yeniden inşa edilir.
Liliht aynı zamanda kadın ve erkek bütünlüğünü ifade eder. Aynı ruhu, aynı bedeni, aynı duyguları paylaşan bir bütün olan kadın ve erkektir o. Bir adı Lilith, bir adı ise Samael’dir. evrenin düalistik yanını temsil ederler. Kadın ve erkeğin özgür bütünlüğü aynı zamanda evrenin hakikat dilinin bir ifadesidir. İnsan doğası bu bütünlük içinde şekillenir. Bütünlüğün bozulması insan doğasının da yarım kalması demektir. Mitolojik hikayelerde bu bütünlüğün nasıl bozulduğunu da görürüz. Yunan mitolojisinde androjin insan – yani yarı kadın yarı erkek insan- o kadar güçlü, akıllı, becerikli, üretkendirler ki tanrılara bile kafa tutmaktadırlar ve bu durumdan ödü kopan Zeus onları birbirinden ayırarak insanı cezalandırır. Zeus’un gazabına uğrayıp birbirlerinden ayrılan kadın ve erkek, birbirlerinden uzak kalsınlar diye dünyanın farklı yerlerine atılırlar. Amaçları tekrardan bir bütün haline gelmektir ancak tanrılar buna bir türlü izin vermezler. Neden Zeus onları birbirinden ayırmıştır? Çünkü kadın ve erkek bir bütün olarak güçlü insanı, güçlü toplumu ifade ederler. Tanrıları iktidar olarak yorumlarsak, iktidarlar karşısında güçlü, örgütlü, bilgili, yaratıcı toplum istemezler. Böylece güçlü insanı güçsüz kılarlar.
Lilith’in aklı gibi bedeni de lanetlenir. Sembolleri lanetlenir. Saçları yılana benzetilir. Yılan hayvanlar içinde kadın ile sembolleştirilen bir hayvandır. Bir çok kadın heykelinin, tanrıça tasvirinin yanında yılan vardır. Yılan deri değiştirmesi ile ölümsüz bir hayvan olarak görülür. Yine bilge bir hayvandır. Ölülere yol gösteren odur. Şifacılığın sembollerinden biridir. Bütün bu özellikler aslında kadının özellikleridir. O yüzden kadın ile birlikte yılan da lanetlenir. Adem ile Havva hikayesinde Havva’ya yol gösteren, ona bilgi meyvesini yediren aslında Lilith olan yılandır. Lilith ve Samael birleşimidir. Bilgi meyvesinin yenmesinin cezasını yine kadın çeker. Kadının cinselliği, emeği, yaratımları, aklı erkeğin himayesine sunulmuş, erkeğin emeği kutsallaştırılmış, yılan ile insan arasına düşmanlık ekilmiştir. Bundan sonra Lilith’in bedenin yarısı da yılan olarak tasvir edilir, saçları yılandır. Tevrat’ta meşhur deniz canavarı Leviathan, yedi başlı korkunç bir ejder olarak anlatılır. Yehova ile savaşır ve bu savaşı kaybeder. Yani tanrı kendi sistemini oluşturabilmek için kadın ve erkeği birbirinden kopararak, aralarına derin uçurumlar açarak başlar işe. Bütün yaratılış hikayelerine bakarsak tanrı her zaman bölerek, parçalayarak yaratılışı gerçekleştirir. Adem ile Havva hikayesinde de Havva Adem’in vücudundan alınan kaburga kemiğinden yaratılır. Tanrıça inancında farklılığın birlikteliği varken, tanrılar çağında bütün farklılıklar birbirine karşıtlık temelinde ele alınır.
Lilith’in farklı bir çok versiyonu vardır mitolojik anlatımlarda. Tiamat’ta bir ejderha olarak anlatılır. marduk ile büyük bir savaş vermiştir. Bu savaşta yenilen Tiamat’ın bedeninin ikiye bölünmesinden yaratılır dünya. Burada da yine korkunç, kaosu ifade eden olarak anlatılır. Tiamat’a ait bir çok sembol, kadına ait sembollerdir. Yunan mitolojisinde adının mitolojik anlamı engerek olan Ekhidna güzel bir kadındır. Ama bir kusuru vardır. Belden aşağısı yılandır. Aynı zamanda bir anadır. Typhonla birleştiğinde yeryüzündeki en korkunç köpek ve canavarları doğurur. Bir başka Lilith versiyonu Lamia’dır. Güzeller güzeli bir kraliçedir. Kimisi Libya, kimisi Frigya kraliçesi olduğunu söyler. O kadar güzeldir ki Zeus ona aşık olur. Zeus’tan bir sürü çocuğu olur, Hera bu durumu kıskanır ve onu cezalandırır. Çocuklarını öldürür. Bu acıya dayanamayan Lamia delirir, bir mağaraya saklanır ve kendisinden daha şanslı olan, bebekleri yaşayan anneleri kıskanarak çocuklarını kaçırıp çiğ çiğ yemeye başlar. Sonra çocukların kanını içtiği söylencesi giderek istediği biçime girerek erkekleri aldattığı, kanlarını içtiği ve cinsel organlarını koparttığı şeklini alır. Eski Roma’da da delikanlıların kanını emen dişi cinlere Lamia denir.
Bir de meşhur yılan saçlı Medusa vardır, o kadar kötüdür ki kendine bakan insanları, özellikle de erkekleri taşa çevirir. Mitolojik anlatılar incelendiğinde bir çok benzer öyküyle karşılaşırız. Bu mitolojik hikayeler içinde Kürtlerin yakından bildiği bir yılan kadın vardır. Kürt mitolojisinde yarı kadın yarı yılan olan bu kadın Şahmaran’dır. Adı yılanların şahı anlamına gelir. Mezopotamya masallarında, hikâyelerinde akıllı ve iyicil olarak tanımlanan bellerinden aşağısı yılan, üstü ise insan şeklindeki maran adı verilen, doğaüstü yaratıkların başında bulunan ve hiç yaşlanmayan, ölünce ruhunun kızına geçtiğine inanılan varlıktır. Kürt toplumunda özel bir yeri vardır Şahmaran’ın. Bir çok mitolojinin aksine kötü, lanetli olarak anlatılmaz. Bir çok Kürt masalında, bilge, şifacı, doğanın dengesini koruyan, merhametli olarak anlatılır. Halk tarafından sevilir Şahmaran hikayeleri, bir çok evin duvarında Şahmaran’ın resimleri vardır. Şahmaran resimleri camlara, kumaşlara, kağıtlara boya ile nakış ile işlenerek Kürt kültürünün bir parçası olarak zanaatçılık işlerinde de yerini alır. Bu coğrafyanın sembollerinden biri olarak bilinir.
Şahmaran’ın da diğer yılan kadınlara benzeyen hikayeleri vardır. O da mevcut uygarlık sisteminden uzakta yaşar, bir kadın olarak kendi doğasından uzaklaştırılmayı kabul etmez. Kendi doğal ortamını yaratmıştır, orada huzur ve barış içinde yaşamaktadır. Doğanın bir parçasıdır. Bilgeliğini herkesle paylaşır, yanına gelen bir delikanlıdan da esirgemez. Aşkını da paylaşır bu delikanlıyla. Aynı zamanda derin içgüdüleri, yaşam deneyimi ve bilgisi sayesinde sistemden gelen bu erkeğin bir gün ona ihanet edeceğini de bilir ve bunu ona da söyler. Özgür kadın kimliğini kabul etmeyen egemen sistem Şahmaran’ın peşindedir. Onun gücünü, bilgeliğini, yaratımlarını istemektedir. Kadını kendine kurban ederek düzenini devam ettirmek istemektedir. En sonunda da bu amacına ulaşır. İnsanlığa her zaman iyilik yapan Şahmaran iyiliklerinin karşılığını katledilmek olarak bulur. Bunu önceden bilen Şahmaran yine de kendi bilgeliğini insanlık ile paylaşmaktan çekinmemiştir. Şahmaran’ın öyküsü de özgür kadının kimliğini anlatan, sisteme karşı duran kadını anlatan bir hikayedir. Şahmaran, mitolojide doğurganlık, bereket, bilgelik ve şifa kaynağı olarak görülen, belden aşağısı yılan, üstü insan olan efsanevi bir varlıktır. Bu yönüyle, özgür bir kadının kimliğini, gücünü ve bilgeliğini temsil eder ve egemen sistemin gücünü elinde tutmak isteyenlerin tehdidi altındadır. Şahmaran’ın hikayesi, sistemin gücünü elde etmek için bilgeliğini ve iyiliğini paylaşan, ancak bunun sonucunda ihanete uğrayan özgür bir kadının öyküsüdür.
Şahmaran, doğanın dengesini koruyan, şifacı ve akıllı bir varlıktır. Bu, gücünü bilgeliğinden alan, kendi başına ayakta durabilen ve sistemin dayattığı kalıplara uymayan özgür bir kadını temsil eder. Egemen sistem, Şahmaran’ın gücünü ve bilgisini ele geçirmek ister. Bu amaçla onu bir insana ihanet ettirir ve öldürür. Bu, gücünü ve bağımsızlığını korumak isteyen kadınların, toplumsal baskı ve sistem tarafından ihanete uğraması gibidir. Şahmaran, sistemin dayattığı bir rolü kabul etmeyip kendi kimliğini korur. Bu yönüyle, Şahmaran’ın hikayesi, sistemin baskısına karşı direnen ve özgürlük mücadelesi veren kadınların hikayesi olarak yorumlanır.
Kürt kültüründe Şahmaran’ın hikayeleri ve tasvirleri yaygındır. Şahmaran’ın resimleri, evlerde kem gözlerden korunmak ve şans getirmesi amacıyla asılır. Bu da, Şahmaran’ın sadece bir efsanevi varlık olmadığını, aynı zamanda toplumsal bir sembol haline geldiğini gösterir.
Lilith: Şahmaran’a benzer şekilde,de egemen sisteme karşı gelerek cennetten kovulmuş özgür bir kadın figürüdür. Kendi kimliğini ve eşitliğini savunması, sistem tarafından cezalandırılmasına yol açmıştır. Şahmaran, mitolojide doğurganlık, bereket, bilgelik ve şifa kaynağı olarak görülen, belden aşağısı yılan, üstü insan olan efsanevi bir varlıktır. Bu yönüyle, özgür bir kadının kimliğini, gücünü ve bilgeliğini temsil eder ve egemen sistemin gücünü elinde tutmak isteyenlerin tehdidi altındadır. Şahmaran’ın hikayesi, sistemin gücünü elde etmek için bilgeliğini ve iyiliğini paylaşan, ancak bunun sonucunda ihanete uğrayan özgür bir kadının öyküsüdür.
Egemen sistem, Şahmaran’ın gücünü ve bilgisini ele geçirmek ister. Bu amaçla onu bir insana ihanet ettirir ve öldürür. Bu, gücünü ve bağımsızlığını korumak isteyen kadınların, toplumsal baskı ve sistem tarafından ihanete uğraması gibidir. Şahmaran, sistemin dayattığı bir rolü kabul etmeyip kendi kimliğini korur. Bu yönüyle, Şahmaran’ın hikayesi, sistemin baskısına karşı direnen ve özgürlük mücadelesi veren kadınların hikayesi olarak yorumlanır. Adem’in kaburga kemiğinden yaratılan dişinin Havva olduğunu hepimiz biliyoruz, Peki ya Adem’le beraber topraktan yaratılan ve onunla eşit koşulları paylaşan dişi kim? O Lilith’dir. Hristiyan, Yahudi efsanelerinde, filmlerinde,kitaplarında hep karşımıza çıkan Lilith.
Efsaneye göre Lilith, uzun dalgalı kızıl gür saçları, kehribar rengi gözleri, bembeyaz ten rengi ve zarif bedeniyle, Adem’in Havva’dan önceki eşidir. Başlangıçta Tanrı Lilith’i Adem’in kaburga kemiğinden değil, tıpkı Adem gibi toprak ve kilden yaratır. Adem’in kaburga kemiğinden değil. Bu yüzden Lilith kendini her zaman Adem’le eşit görür, Adem’e itaat etmesi istendiğinde buna hayır der, Adem ile denk olduklarını her defasında savunur. Ancak gün gelir ve Adem’in baskın tavırlarına daha fazla dayanamaz ve artık Adem’le beraber olmak istemediğine karar verir. Böylece Tanrı’nın yasak ismini söyleyerek cennetten kaçar. Tanrı’nın ona lütfettiği cennet bahçelerinden kaçarak yeryüzündeki Kızıl Deniz’in yakınlarında bir mağaraya sığındığı rivayet edilir. Eşitlik için savaş açtığı bu yolda Lilith, artık dışlananlardan kabul edilir. Kızıl Deniz’de yer alan iblislerle birlikte olur ve bu birlikteliklerin sonucunda günde 100 çocuk doğurduğu, bu çocukların cin, şeytan, vampir olduğu söylenir.
Lilith’in cenneten kaçması sonrasında Adem, Tanrı’ya Lilith’i geri getirmesi için yalvarır ve bunun üzerine Tanrı üç meleğini Lilith’in yanına gönderir, “eve dön” çağırısı yapar. Ancak Lilith verdiği mücadeleden vazgeçmeyerek bu çağrıyı geri çevirir ve asla eve geri dönmeyeceğini söyler. Bunun üzerine melekler tarafından her gün çocuklarının öldürüleceğine dair tehdit edilir ve nitekim de böyle olur. Lilith’in cennete asla dönmeyeceğinden emin olan Tanrı, Adem’e eş olarak Havva’yı yaratır. Ancak bu sefer itaatkar olsun diye Havva, Adem’in kaburgasından yaratılmıştır. Havva, Lilith’e o kadar çok benziyordur ki Adem Lilith’i hemen unutur ve itaatkar eşiyle mutlu bir yaşam sürerler. Ta ki çocuklarının her gün öldürülmesinden ve Adem’in Havva’ya olan bağlılığından canı yanan Lilith intikam için cennete dönene kadar.
Lilith iblis kılığında cennete girer ve Havva’yı yasak meyveyi yemesi için ikna eder, Havva da Adem’i… Böylece Havva ve Adem birer ölümlü olarak cennetten kovulur ve yeryüzüne gönderilirler. Böylece Lilith, Adem ve Havva’nın soyundan türeyen tüm çocukları öldüreceğine dair yemin eder ve kötülüklerin anası olarak efsanelerde, kitaplarda, filmlerde kendine yer bulur.
Lilith, Adem ve Havva arasında geçen bu efsane çeşitli kültürlerde batıl inançların, Rönesans dönemi eserlerinin temelini oluşturmakla beraber günümüzde bile savaştığımız onca şeyin de temelini oluşturuyor. Kocasına koşulsuz şartsız itaat etmeyen kadınlarımız sanki dünyanın en kötüsüymüş gibi gösteriliyor, toplumda ayıplanıyor. Hakları için savaşan, özgürlükleri için evlerini bile terk etmek zorunda kalan kadınlar yeni bir hayat kurmak isterken, iblis gibi kötü insanlar tarafından suistimal ediliyor. Kendi yollarını çizmek isteyen, kendi kararlarını alan kadınlar günahkar sayılıyor, bunun için taşlarla linç ediliyor, apar topar evlendiriliyor, dayak yiyip ölümün eşiğine geliyor, hatta ne yazık ki ölüyorlar. Lilith gerçekten kötü müydü yoksa hepimiz gibi kendi yolunu çizmek, atacağı adımları kendi planlamak isteyen bir kadın mıydı bilinmez ama yüzyıllar geçmiş olsa bile ne kadının özgürlüğü uğruna vermiş olduğu savaş ne de ödediği bedel değişmiyor
Şifa ve bereket getirdiğine inanılır
Şahmaran efsanelerinin halk inanışları üzerinde önemli ölçüde etkisi bulunuyor. Bu inanışlarda, Şahmaran’ın hastalara şifa veren, onlara can veren, insanları koruyan, insanlara mutluluk veren, insanların dileklerini yerine getiren ve ölümsüzlük kimliği ön plana çıkıyor.
Kırsal alanda eskiden birçok bölgede, kem gözlerden korunmak için genç kadınların çeyizlerine Şahmaran işlemelerinin konulması da bir gelenekti. Yeni evlenen çiftler, Şahmaran resmini evlerine asarak bereketin evlerine geleceğine inanırlardı.
Bazı yörelerde evlenen genç kadınlar nesillerinin devamı, evliliğinin uzun sürmesi ve mutlu bir evlilik için Şahmaran resmini yatak odalarına yatağın başucuna asarlar.
Bazı bölgelerde ise Şahmaran motiflerinin kötülüklerden, yangın ve afetlerden koruyacağına, bereket, uğur ve bolluk getireceğine inanılır. Esnaflar, bereket getirmesi için Şahmaran resimlerini işyerlerine asarken, bazı evlerde ise genellikle evin girişinde göze çarpan bir yere, özellikle misafir odalarında kapı ya da pencere üstlerine Şahmaran resimleri asılıyor. Bununla, Şahmaran’ın evleri kötülüklerden koruyacağına, evlere gözcü ve koruyucu olduğuna inanılır ve Şahmeran resminin olduğu eve yılanların girmeyeceğine inanılır.
Yılan efsaneleri, Şahmaran efsaneleriyle varlık bulmuş ve mitolojik bir simge halinde günümüze kadar ulaşmıştır. Med, Pers, Grek ve Hint kaynaklarından izler taşıyan Şahmaran efsaneleri, birçok halkta olduğu gibi Kürt halk inanışlarında da önemli bir yer edinmiştir.
Med, Pers, Grek ve Hint mitolojisinde yer edinen Şahmaran (yılanların şahı), Kürt mitolojisi ve halk folkloründe de önemli bir yere sahip. Mezopotamya’da mitolojik hayvanlarda en çok saygı duyulanların başında gelen Şahmarandır. Günümüzde de halı, kilim, ahşap ya da tabloya işlenmiş figürleri ile birçok evin baş köşesinde yer almakta. Şahmaran figürünün bulunduğu eve yılanların saygıdan girmeyeceği inancı binlerce yıldır tüm canlılığını koruyor.
Şahmaran, hem iyilik, hem şifa, hem bereket, hem de sadakati simgeler. Birçok bölgede farklı biçimlerde ve farklı kahramanlarla anlatılan, Şahmaran Efsanelerinde,
Yılanlar insansız bir dünyada barış içinde yaşarken, insanların ihanetiyle birlikte bu barış bozulmuştur. Bu ölüm, beraberinde şifa ve bereketi getirmiştir. Mitolojide, kadın olarak karşımıza çıkan yılan, başta yaşam ve ölüm, hastalık ve şifa, iyilik ve kötülük olmak üzere birçok gizli güçlere ve sırlara sahip olmuştur. Sümerlerden Hititlere, Perslerden, Medlere kadar geniş bir coğrafyada Şahmaran hikayeleri günümüzde de anlatılmaktadır. Sümerler’in yaratılış mitlerinde gökyüzü ve yeryüzü tanrılarını yaratan Lakmu ile Lakamu, biri erkek biri dişi yılan olarak geçmektedir.
Yunan tanrıları ve yılan efsaneleri
Yunan tanrılarından hastaları iyileştiren Asklepios, evlerle kentleri koruyan Agathodaemon gibi bazı tanrılar da birer yılan görünümündedir. Yılan efsanesi Mezopotamya’da Şahmaran olarak varlık bulmuş ve bir simge olarak günümüze kadar ulaşmış. Yöreden yöreye farklı konularla, farklı karakterlerle anlatılan Şahmaran efsanesi, özünde iyilik, kader, şifa ve insanlarla hayvanlar arasındaki ilişkiyi irdelemekte. Mezopotamya’da geniş bir alanda Sümerlerden başlayarak birçok kültürde yılanla ilgili çeşitli efsaneler görülür.
Sümerler’de Şahmaran, insanların gerçeğe ve ölümsüzlüğe ulaşmak arzusu ile dünyaya egemen olma isteklerinin dile getirildiiği Gılgameş destanında da var. Gılgameş destanındaki ölümsüzlük otu, Şahmaran destanında da yer alır.
Şahmaran efsanesine kaynak olabilecek başka mitolojik efsane ise Medusa’dır.
Aynı şekilde Hitit dönemindeki İlluyanka efsanesi de Şahmaran efsanesiyle benzerlikler taşımaktadır.
Şahmaran, efsanelerde başı insan, gövdesi yılan biçiminde tasvir edilmektedir.
Kürt ve İran sözlü geleneğinde, Şahmaran insan başlı bir yılan olup, yılanların şahı olarak anlatılır. Şahmaran iefsanelerinin mitolojik olarak Mezopotamya’dan ortaya çıkarak, bölgeden bölgeye yeni motiflerle süslenip zenginleştiği ve halkın hayal dünyasında kalıcı bir yer edinerek kuşaktan kuşağı aktarıldığı belirtilir.
İnsanoğlunun ihaneti!
Birçok Şahmaran efsanesindeki ortak sonda, Şahmaran simgesinde kadın insanın ve kadın insan toplumsalığının, insanoğlunun ihanetine uğraması söz konusudur. Şahmaran efsanelerinin en dikkat çeken yanı, yılanların özgür bir dünyada barış içinde yaşarlarken, erkek bir insanın onları görmesi ve onlara ihanet etmesiyle önderleri olan yarı kadın insan Şahmaran’ı kaybetmeleridir. Efsaneye göre, buna karşın yılanların şahı Şahmaran o denli ileri görüşlü, akıllı ve iyi yüreklidir ki ihanete uğrayacağını ve canından olacağını bile bile insanoğluna güvenir. İnsanoğlunun ihaneti ile yakalanan Şahmaran, ölüme götürülürken dahi sağduyusunu yitirmez. Kesinlikle hiçbir yılanın ölümünden haberdar olmamasını ister. Yoksa dünyanın tüm yılanlarının insanlardan öç alacaklarını bilir.
Şahmaran efsaneleri, mitolojik yönüyle halk arasında yöreden yöreye farklı varyantlarda anlatılmaya devam ediyor. Şifa ve bereket getirdiğine inanılır
Şahmaran efsanelerinin halk inanışları üzerinde önemli ölçüde etkisi bulunuyor. Bu inanışlarda, Şahmaran’ın hastalara şifa veren, onlara can veren, insanları koruyan, insanlara mutluluk veren, insanların dileklerini yerine getiren ve ölümsüzlük kimliği ön plana çıkıyor.
Kırsal alanda eskiden birçok bölgede, kem gözlerden korunmak için genç kadınların çeyizlerine Şahmaran işlemelerinin konulması da bir gelenekti. Yeni evlenen çiftler, Şahmaran resmini evlerine asarak bereketin evlerine geleceğine inanırlardı.
Bazı yörelerde evlenen genç kadınlar nesillerinin devamı, evliliğinin uzun sürmesi ve mutlu bir evlilik için Şahmaran resmini yatak odalarına yatağın başucuna asarlar.
Bazı bölgelerde ise Şahmaran motiflerinin kötülüklerden, yangın ve afetlerden koruyacağına, bereket, uğur ve bolluk getireceğine inanılır. Esnaflar, bereket getirmesi için Şahmaran resimlerini işyerlerine asarken, bazı evlerde ise genellikle evin girişinde göze çarpan bir yere, özellikle misafir odalarında kapı ya da pencere üstlerine Şahmaran resimleri asılıyor. Bununla, Şahmaran’ın evleri kötülüklerden koruyacağına, evlere gözcü ve koruyucu olduğuna inanılır ve Şahmeran resminin olduğu eve yılanların girmeyeceğine inanılır.
Medusa: Yılan saçlı Medusa da, kendisine bakanları taşa çeviren bir figür olarak, egemen sistemin kontrol edemediği kadın gücünü temsil
Her hikaye birbiriyle bir çok ortak özellik taşır, çünkü her toplumda yaşananlar birbirine benzer. Örneğin Hesiodos’un Tanrıların Doğuşu adlı eserinde anlatılan Ekhidna Şahmerana çok benzerlik göstermektedir. Hesiodos eserinde; “Ne ölümlülere, ne de ölümsüzlere benzeyen, bir mağarada doğdu bu azgın yürekli Ekhidna.
Yarı bedeni bir genç kızdı onun, güzel yanakları ve gözleri fıldır fıldır, yarı bedeniyse koskoca bir yılandı, korkunç. Her yanı benek benek amansız bir yılan. Yerin gizli deliklerinde kaybolan; Mağarasında otururdu Ekhidna,”diyerek anlatmıştır.Lilith, Şahmaran ya da Tiamat adları ne olursa olsun bu kadınlar bu gün hala bir çok kadının ruhunda yaşamaya devam ediyorlar.



